BİR METABOLİZMA KİTABI VE DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ -2-

Pontzer kitabında dünyada son kalan diğer avcı-toplayıcı yaşam biçimine sahip ve yüksek düzeyde günlük fiziksel aktivite gösteren topluluklarda, örneğin Ekvator’da Amazon yağmur ormanlarında yaşayan Shuar ve Bolivya’daki Tsimane toplumlarında karşılaştıkları parazitik enfeksiyonların yarattığı bağışıklık sistemlerindeki yüksek etkinlik nedeniyle bazal metabolizma hızları (BMH) bir miktar artmış olmasına rağmen Günlük Toplam Enerji Harcaması (GTEH)’da modern toplumlardan pek de bir farklılık olmadığının değişik araştırmacılar tarafından ortaya konulduğunu söylüyor. Bu gözlemin geçerliliğini Loyola Tıp Fakültesi’nden Lara Dugas’ın dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşayan 98 farklı topluluğun GTEH’larını değerlendirdiği çalışmalarında da gösteriliyor: GTEH’larında farklılıklar olmasına rağmen çiftçilik gibi yoğun fiziksel aktivite gerektiren işlerle geçinen toplumlar ile günlük fiziksel aktivitesi önemli ölçüde azalmış endüstriyel toplumlar arasında GTEH açısından anlamlı farklılıklar gözlenmiyor.

Pontzer, Dugas ve Amy Luke’un Current Biology dergisinde 2016 yılında yayınladıkları ve korunmuş günlük enerji harcaması modelinin bir manifestosu niteliğindeki makalelerinde çalışmalarına dahil edilen 332 kişide belli bir fiziksel aktivite düzeyine kadar (makalede bunu araştırmalarda aktivite düzeylerinin objektif bir biçimde değerlendirilmesini sağlayan “gün başına dakikadaki sayım miktarı” -counts per minute per day-CPM/d- ölçeğine göre değerlendiriyorlar) GTEH’nın arttığını, ancak aktivite 230 CPM/d’yi geçtiği andan itibaren GTEH’da artık çok daha az artışlar olduğunu belirtiyorlar.

Peki aktivite artışıyla uyumlu olacak şekilde GTEH’da artış olmaması nasıl açıklanıyor bu modelde? Bu sorunun yanıtı net olarak verilebilmiş değil halihazırda. Bazı teoriler var bu durumu açıklamaya yönelik: İlki aktivite artışına metabolizmanın üreme işlevine ayırdığı enerjide azalma, ikincisi bağışıklık sisteminin kronik inflamasyona yol açan aşırı aktivitesinin sınırlandırılması ile sağlanan tasarruf ve bir başkası da Egzersiz Olmayan Fiziksel Aktivite (EOFA)’nin bileşenlerine yönelik harcamaların azaltılması. Bu son teorinin gerçekliğini test eden bir çalışma da yayınlandı son zamanlarda: 2021 yılında Scientific Reports dergisinde yayınlanan makalelerinde Fernandez-Verdejo ve arkadaşları 209 kişiye çok akıllıca bir  planlamayla, aktivite ölçümlerini sağlayan akselerometreleri hem kalça hem de el bileklerine takarak yaptıkları çalışmada kalça akselerometre ölçümündeki artışa bir noktadan sonra el bileği akselerometresi ölçümlerinin eşlik etmediğini göstermişler, yani gün içerisindeki fiziksel aktivitemiz arttıkça farkında olmadığımız çok da gerekli olmayan el kol hareketlerine yönelik enerji harcamamız azalıyor, belki de fırsat buldukça ayakta kalmak yerine daha çok oturuyoruz.

Pontzer kitabında korunmuş enerji harcaması modelini destekleyen başka araştırmacıların çalışmalarından da örnekler veriyor: Hollanda’da Klaas Westerterp öncülüğündeki grup daha öce hiçbir spor aktivitesinde bulunmayan bir grup insanı alıp onları bir yarı maraton koşusuna hazırlık programı içerisine koyuyorlar. Toplam 1 yıl süren bu antrenman programının öncesinde, 8., 20. ve 40. haftalarında çift etiketli su yöntemiyle GTEH ölçümlerini yapıyorlar. Programın sonunda o kişiler haftada 4 gün 1 saat toplamda haftada 40 km koşacak düzeyde bir aktiviteye erişiyorlar. Bu durumda bu kişilerin kazandıkları kas kitlesi de göz önüne alındığında GTEH düzeylerinde başlangıca göre yaklaşık 390 kalorilik bir artış olması gerektiği hesaplanmışken çift etiketli su yöntemi ölçümlerinin gösterdiği artış sadece 120 kalorilik bir artış idi. Bu çalışma, insanlarda artmış aktivite artışına karşı gösterilen müthiş bir adaptasyon yeteneğine işaret ediyor. Bu sadece 1 senede elde edilen adaptasyon; siz bunu Hadzalar gibi yaşamının tümü adeta bir maraton hazırlık programına eşdeğer aktiviteyle dolu insanlar için düşünürseniz bu adaptasyonun ne denli güçlü olabileceğini hayal edebilirsiniz. Pontzer bu durumu şöyle özetliyor: “Bizim metabolik makinalarımız artmış aktivite harcamalarımıza yer açabilmek ve sonuçta günlük enerji harcamamızı belli bir dar çerçeve içerisinde tutabilmek için vites küçültüyor ve bir çeşit enerji koruma konumuna geçiyorlar. Sonuç olarak fiziksel olarak aktif insanlar ki, bunlar ister günümüzde veya geçmiş kollektif tarihimizde yaşayan avcı-toplayıcı kabileler olsun ister modern toplumlarda düzenli olarak spor yapan kişiler olsun, bu kişiler göreceli olarak daha hareketsiz kişiler le aynı miktarda enerji yakıyorlar.”

Pontzer öne sürdüğü metabolik teoriyi destekleyen Midwest egzersiz çalışmalarını da gündeme getiriyor: Bunlardan ilkinde genç, hareketsiz ve fazla kilolu olan bireyler kontrol grubu ve egzersiz grubu olarak ikiye ayrılmış ve egzersiz grubuna 16 ay boyunca haftalık 2000kcal harcama eşdeğerliliğine sahip egzersiz yaptırılıyor. Bu ölçekte bir egzersiz programından gerçekleştirmesi hesaplanan kilo kaybı 18 kg iken 16 ayın sonunda erkekler 4,5 kg kaybediyor, kadınlarda ise hiç kilo kaybı olmuyor. 2. Midwest çalışmasında ise denekler haftalık 2000 ve 3000 kcal eşdeğerinde (haftada 32 veya 48 km. koşu) egzersiz gruplarına ayrılıyor. 10 ayın sonunda 2000 ve 3000 kcal egzersiz gruplarının arasında kilo kaybı açısından bir farklılık olmadığı görülüyor, yani egzersizin daha fazlasının daha fazla kilo kaybına yol açacağı beklentisi de boşa çıkmış oluyor. Bu çalışmanın belki de en dramatik sonucu; çalışmaya katılan 74 kişiden 34’ünde hiç kilo kaybı olmadığı görülüyor. Pontzer’e göre bu sonuçlar alışılmadık veriler içermiyor. Kilo kaybı amaçlanarak yapılan tüm egzersiz çalışmalarında benzer sonuçlar elde ediliyor. Yeni bir egzersiz programının ilk birkaç ayında bir miktar kilo verilebiliyor ancak bir sene sonunda beklentinin yarısı kadar, 2. Senenin sonunda ise ortalama 2,5 kg kilo verildiği gözleniyor; önemli bir kısım insan da Midwest çalışmalarında gözlendiği gibi hiç kilo veremiyor. Tüm bu açıklamalarından sonra Pontzer şunu söylüyor kitabında: “Yeni bir egzersiz programına katılıp, bu programa sıkı sıkı bağlı kalsanız bile 2. Senenin sonunda büyük olasılıkla şu anda  olduğunuz kiloyla aynı kiloda olacaksınız. Siz yine de vazgeçmeyin. Mutlaka daha sağlıklı, daha mutlu olacak ve daha uzun yaşayacaksınız ama tek başına bir egzersiz programından anlamlı bir kilo kaybı beklemeyin.”