IRMAK VE DENİZ…

En büyük ilgi alanımın yaşam döngümüzdeki bizi sona götüren ve çoğu zaman da o beklenen sondan önceki uzunca bir dönem hayat kalitemizde önemli ölçüde düşmeye neden olan hastalıkları olabildiğince öteleyebilmek olduğunu pek çoğunuz biliyor. Bu şekilde belki yaşam süresi beklentimizi biraz daha arttırabilmek ama daha çok da yaşadığımız sürenin sonuna kadar sağlıkla ve dinç bir şekilde keyfini çıkartabilmek mümkün olabilir. Ancak yine de o kaçınılmaz son er veya geç hepimizi karşılayacak. Mesleğim gereği onlarca kişinin ölümüne tanık oldum; bir dolu çocuğa anne veya babasını, bazen ve çok daha zor olanı pek çok anne veya babaya da çocuklarını kaybettiğimiz haberini vermek zorunda kaldım. İnanın hepsi çok zordu çünkü her ölüm erkendi. Bazılarının şokundan günlerce çıkamadığımı itiraf etmem lazım; çok sevdiğim mesleğimin en zorlu tarafı buydu.

Çocukluktan itibaren ölüm gerçeğini bilen ve bu gerçekliğin her an yaklaştığını sırtında ağır bir küfe gibi taşıyan insanların bu değişmez gerçeklik karşısındaki tavırlarının da çok farklı olduğunu gözlemledim. Evet; korku hep vardı ama bu korkuyu ağır bir panik haline getirenlerin de olduğunu gördüm; önemli bir davete gidercesine endişeli ama ağırbaşlı bir kabullenme içerisinde olanları da gördüm.

Bu kaçınılmaz gerçekliği karşılayabilme çabası içerisinde olanlara karşı inançlardan bağımsız bir şekilde ama eminim tüm inanç sistemlerinin de kabul edebileceği bir yol gösterme Bertrand Russel’ın Michael Pollan’ın kitabı “How to change your mind: The new science of psychedelics” de (Zihninizi nasıl değiştirebilirsiniz: Psikedelik ilaçların yeni bilimi) okuduğum özdeyişi. Russel bir kişinin ölüme dair korkularını yenmesi için ilgi alanlarını giderek genişletmesi ve çok daha kişisel olmayan hale getirmesini öneriyor; “bu şekilde egonun duvarları bir bir yıkılacak ve yaşamınız giderek evrensel yaşamla birleşecektir” Ve şu şekilde devam ediyor: “Bir insanın ömrü bir ırmak gibi olmalı: Önce küçük, yatağı içerisinde dar bir şekilde akacak; daha sonra kayalar üzerinden ve şelalelerden coşkuyla akacak. Irmak giderek genişleyecek, aktığı yatağın sınırları gitgide belirsizleşecek, su artık daha sessizce akacak ve sonunda aralarında görünür bir kesinti olmaksızın denizle kucaklaşacak ve böylece sancısız bir şekilde kişiliğini kaybedecek.”